Şarkı Söylemek Lazım programını "olabildiğince" (açarsak denk geldikçe) takip ediyordum. Taaki geçtiğimiz hafta Yeliz ve Semih Saygıner'in performansını görüp, aşık olup, şok geçirip , üstüne bi de duygulanıp ,gözleri dolup ağzım açık izleyene kadar, sonuç bu haftaya kadar zor sabrettim. Bu hafta iki parça seslendirdiler ve gene mükemmellerdi. Hemen youtube'a girdim onların geçen haftaki performanslarını defalarca izlemek için ama yok hiçbir sitede bulamadım geçen haftayı. Bu hafta zaten daha yollanmamıştır da geçen hafta nasıl olmaz.. İnsanın yüreğine seslenen bir sese sahip Yeliz, Semih Saygıner ise sanırım 1968'de trafik kazasında ebeveynlerini kaybeden birinin metaneti ile sağlam bir sesle işliyor kulaklarımıza. Cd çıkarsalar ciddiyim gider alırım orjinalini kesinlikle kopyasına falan tenezzül etmem.
Bu kadar laftan sonra diyeceğim şudurki, benim kalp gözümü açan şarkı neydi? Neyi söyledi bu ikili 6 Mayıs 2007'de, "Boş Kalan Çerçeve" adlı şarkıyı.
Boş Kalan Çerçeve (1969)Yer aldığı film: Boş ÇerçeveOyuncular: Hülya Koçyiğit, Kartal TibetYorumcu: Belkıs Özener
Boş Kalan Çerçeve
Bırakma ellerimi,
Bırakma yalnız beni.
Son defa seyredeyim
O yaşlı gözlerini.
Artık bülbül ötmüyor,
Gül dolu pencerede.
Yalnız hatıran kaldı
Ahhh Boş kalan çerçevede.
Artık bülbül ötmüyor
Gül dolu pencerede.
Yalnız hatıran kaldı
Ahh Boş kalan çerçevede.
Aşkların en güzelini
Yalnız sende duymuştum.
Son defa seyredeyim
O Yaşlı gözlerini
Son defa seyredeyim
O yaşlı gözlerini
Artık bülbül ötmüyor..
Gül dolu pencerede.
Yalnız hatıran kaldı
Ahhh Boş kalan çerçevede..
Artık bülbül ötmüyor.
Gül dolu Pencerede.
Yalnız hatıran kaldı
Ahhhh Boş Kalan Çerçevede…
Hiç dinlemediyseniz Zara'nın söylediği versiyon için HEMEN TIKLAYIN. Bayılacaksınız..
NOT: Eurovision'u baştan sona izledim. Sırbistan'ın parçası güzel miydi?? soru bu değil.
Kazandı mı? KAZANDI. İngilizce miydi peki şarkı? HAYIR.
1. Sırbistan Marija ŠERIFOVIĆ "Molitva".......
Her türlü konuda her türlü yorum. Okuyun,benimle birlikte siz de yorum yapın. "Yorum Yapar" olun :)
14 Mayıs 2007
05 Mayıs 2007
VATAN SEVDASIYMIŞ
29 Nisan 2007 ilerde çocuklarıma anlatacağım bir gün. Meydanlarda “Dağ başını duman almışşşş” diye elimizde tek yürek olduğumuz bayraklar ile yürüdüğümüz gün.
Çağlayan’da değildim.Olamadım orda ama sonrasına yetişmeye çalıştım. Bütün günü evdeki televizyonumdan canlı izledim. Kanaltürk gene bir önceki Ankara “Tandoğan” mitingi gibi canlı verdi tüm bu toplantıyı. Milyonlar ordaydı. Biz de evlerimizden gönül bağı ile ordaydık. Ama ne zamanki fırsatını buldum hemen kendimi Taksim’e attım. Kalabalığın bir kısmının içinde kendimi kaybettim. Hayatımda hiç bu kadar içimde bir aşkı hissetmemiştim. Sevda buydu demek ki. Vatan sevdası buydu demek ki. Türk sivil kuvvetleri, Türk silahlı kuvvetleri sonunda, kendi aramızda biz milliyetçi insanların yıllardır dediğini diyebildi. Bu uşakların, bu şehidimize “kelle”, terörist başına “sayın” diye hitap eden bu din istismarcılarını sonunda fark edebildiler.
Ne mutlu Türk’üm diyemeyen, ulus yerine ümmet anlayışı güden, üst kimlik diye diye TBMM’nin tüm karar organlarını ele geçirip, Atatürk’ün bizlere emanet ettiği cumhuriyeti, eyalet sistemi ile parçalayacak olan bu kendini bilmezleri birilerinin silkelemesi gerekiyordu. Önce genelkurmayın muhtırası ile silkelendiler. Dün de milyonlar silkti…(!)
Geri dönersem düne, aklımdan çıkaramayacağım an; artık saat 22:00 sularında bayraklarını katlayıp Taksim’de olağan yürüyüşlerine geçen insanlarımızdan birinin bir anlık dikkatsizliği sonucu bayrağını düşürdüğü andır. O neydi ya. Görülmeliydi. Bir anda öylesine voltalar atan kalabalıkta herkes bayrağı kaldırmak için hamle yaptı! Bir iki kişi değil, hepimiz. Düşüren arkadaş ama hepimizden hızlı eğildi yere..
O bayrak düşemezdi. O bayrak biziz, o bayrağın kırmızısı, hepimizin kanı. Kanı bozuk olanlar anlamaz bu renkten. Onların anlayacağı ABD mavisidir. Ya da ampulün sarısı.
1000 DİRİLMİŞ KITAlar ayıldı, imam da bayıldı.....
Çağlayan’da değildim.Olamadım orda ama sonrasına yetişmeye çalıştım. Bütün günü evdeki televizyonumdan canlı izledim. Kanaltürk gene bir önceki Ankara “Tandoğan” mitingi gibi canlı verdi tüm bu toplantıyı. Milyonlar ordaydı. Biz de evlerimizden gönül bağı ile ordaydık. Ama ne zamanki fırsatını buldum hemen kendimi Taksim’e attım. Kalabalığın bir kısmının içinde kendimi kaybettim. Hayatımda hiç bu kadar içimde bir aşkı hissetmemiştim. Sevda buydu demek ki. Vatan sevdası buydu demek ki. Türk sivil kuvvetleri, Türk silahlı kuvvetleri sonunda, kendi aramızda biz milliyetçi insanların yıllardır dediğini diyebildi. Bu uşakların, bu şehidimize “kelle”, terörist başına “sayın” diye hitap eden bu din istismarcılarını sonunda fark edebildiler.
Ne mutlu Türk’üm diyemeyen, ulus yerine ümmet anlayışı güden, üst kimlik diye diye TBMM’nin tüm karar organlarını ele geçirip, Atatürk’ün bizlere emanet ettiği cumhuriyeti, eyalet sistemi ile parçalayacak olan bu kendini bilmezleri birilerinin silkelemesi gerekiyordu. Önce genelkurmayın muhtırası ile silkelendiler. Dün de milyonlar silkti…(!)
Geri dönersem düne, aklımdan çıkaramayacağım an; artık saat 22:00 sularında bayraklarını katlayıp Taksim’de olağan yürüyüşlerine geçen insanlarımızdan birinin bir anlık dikkatsizliği sonucu bayrağını düşürdüğü andır. O neydi ya. Görülmeliydi. Bir anda öylesine voltalar atan kalabalıkta herkes bayrağı kaldırmak için hamle yaptı! Bir iki kişi değil, hepimiz. Düşüren arkadaş ama hepimizden hızlı eğildi yere..
O bayrak düşemezdi. O bayrak biziz, o bayrağın kırmızısı, hepimizin kanı. Kanı bozuk olanlar anlamaz bu renkten. Onların anlayacağı ABD mavisidir. Ya da ampulün sarısı.
1000 DİRİLMİŞ KITAlar ayıldı, imam da bayıldı.....
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)